Ruhum, işlenmeyi bekleyen bir demir parçası gibi. Fakat dışarıda, yağmurda kaldığı için pas tutmuş ve değersizleşmiş halde. Bu saatten sonra hurdacılar hariç kimsenin yüzünü güldürmem gibi hissediyorum. Bak, göreceksin tüm yaralarım kapanmış. Fakat yaralardan kalan kan izleri ne yaparsam yapayım silinmiyor. Bir yanım eksik gibi ne bir amaç güdüyorum yaşamak için, nede bir aracım yaşamak isteyenler için.
Dışarıda bir yağmur var. Ramazanın ilk günü, gökyüzünden rahmet eksik olmadı. Alıp elime kahvemi ve pudingimi balkona çıkmak istedim, yağmuru dinlemek için. Evimin balkonu… Ne bir manzarası var, nede oturacak bir koltuğu. Üstelik leş gibi. Çıkamadım işte bu yüzden. Ve bu yüzden kendime küssem, gökyüzüne küssem sonra gökyüzündeki tüm yıldızları toplayıp çalsam yere tüm gücümle. Üzüntümün ve yalnızlığımın tüm öfkesini hisseder mi yer yüzü? Sanki yer yüzünün çok umurunda. Hadi be sende, kendini kandırma!
Duraklardan geçiyorum. Her bir durak farklı bir insan. Bir gün içerisinde ne kadar da çok insanla sohbet ediyorum. Bir çoğunun yüzünü görmedim bile, kimisinin gerçek ismini bile bilmiyorum. Kimisi belki gerçek bile değil! Fakat içlerinden bir tanesi var bir çocuk tebessümüyle hayaller kurduruyor bana. Yüzünü bile görmediğim bir insan.Belki gün içerisinde yanımdan gelip geçse tanımam bile! Duraklardan geçip giderken o durakta inmek istiyorum. Fakat biliyoruz ki fanusta yaşayan ben, çoktan ruhumu şeytana sattım. Beni besleyen tek şey duraklar gelip geçerken ortaya çıkardığı kaos.
Yorum yapılmamış on This Post